30 Kasım 2011 Çarşamba

Tan Yeri Ağırıyordu

                       

                                                           Altmışlı yıllardan bir gündü
O gün bizlere, bir yandan acı
Bir yandan düğündü
O gün çok gerilerde değil
Sanki dündü

Tan yeri ağarmış, gün ışıyordu
Köyden çıktığımızda
Bir dede bir ebe ve hala
Üç beş komşu ve akraba
El sallıyor olmalıydı
Yola revan olduğumuzda,

O günlerde bir başkaydı
Dostluk akrabalık ve komşuluk
Onun için kolay değildi
Bilmediğimiz dünyaya yolculuk

Para değildi her şey
Makam mevki hiç değildi.
Bir hatır vardı o yıllarda
Bugün anlamını unuttuğumuz
İnsana değer vardı
                                                             Şimdilerde ne olduğunu anlayamadığımız

İKİ YAKIN DOST İDİK SENİNLE

















Bir zamanlar

İyi arkadaştık seninle

Dolu, dolu günlerimiz geçer

Aynı evi paylaşır,

Beraber yer içer

Aynı sokakları dolaşır

Hüzünleri ortakyaşar

Sevinçlerle coşardık.

Birimizin sıkıntısına

İkimiz birden koşardık



Fakirlik yanımızdaydı

Heyecan sa kanımızdaydı.

Gelecek için hayaller kurarken

Sıkıntılara eyvallah demezdik

Soğuk kapımızdan gitmezdi.

Uzun kış gecelerinde titrerken

Umutlarımız bitmezdi.



İki yakın dosttuk seninle

Aynı okulun talebesiydik

Benzer duyguların divanesiydik

Stresli ortamlarda bile

Belirli sokakların abonesiydi.



Şehir turlarımız olurdu akşamlar

Avare, avare dolaşır dururduk

Boşalan kaldırımlarda

yalnız hisseder kendimizi

Şarkılar söylerdik

Sonrada  aklımıza geleni savururduk.

Çoğu gece uyumadan sabahlar

Beraber ağlar beraber gülerdik.



İyi bir arkadaştık seninle

Çocukken tanışmasak bile

Aynı memleketliydik

Kültürümüzde birdi

İnançlarımızda öyle

Aynılarımız pek çoktu

Sen biraz havai idin

Çevrene çabuk alışır

Folklor oynar

Kılıç kalkan savururdun.



Ben sana göre

Daha köylüce idim

Daha az konuşur

Geç alışır

Dersine çok çalışır

İyi problem çözer

Aynı zamanda

Duygularıyla çarpışır

Bir halim vardı.

Kızlara ders verirken

Güzeline aşık olur

Ayrı kalırsam eğer

Öleceğimi sanırdım

Onlara hislerimi

Şiirlerle anlatırdım.



Birbirini tamamlayan

İki yakın dosttuk seninle

Oyunlar düzenler oynardık

Geleceğin planını kurar

Birbirimizi kollardık.

Dostluğumuz için

Kendimizi feda ederdik.

Göz kırpmadan

Ölümüne giderdik.



Bir yaz tatilinde

Değişimin ilk temelini attın

Evliliğe merhaba deyince

Bir anda her şeyi unuttun

Ankara dan ayrılıp

Bursayı mekan tuttun

Evlilik değiştirdi seni

Göstermez oldun kendini

Yollarını ayırdın

Unutur gibi davrandın

Bir gittin bir daha sormadın



Selam aldın göndermedin

Durumunu bildirmedin

Kaç kez ziyaretine geldim

Bir karşılık veremedin



Yıllar sonra bir gün

Bir ofis önünde karşılaştık

Birkaç saniye bakıştık

Gözlerimiz yaşarmıştı

Bu uzun ayrılık

Tanınmaz  etmişti ikimizi

Hatırlar mısın bilmem

Çocuklar bile bu hale

Dayanamamıştı.



Yıllar yılı böyle geçti

Ben aradım sen sormadın

Ben uğradım sen gelmedin

O günlerin hatırına

Bir merhaba diyemedin



İki yabancı olduk seninle

O günlerden şimdiye

Değişmedik ne kaldı

O günkü çiçekler meyveye durdu

Çekirdekleri büyüdü ağaç oldu

Her geçen yıllarla birlikte

Nice çiçekler ve yapraklar savurdu

O günkü ipek duygular,
şimdi taş duvar oldu!!



Alışamadım




Bekar odamın  duvarında
Bir resmi vardı beldenizin
Bağlanmıştım o manzaraya
Bahçesi olmuştu sanki evimizin
Gözlerim hep ona takılır
Onu seyrederdim.
Hem  gece hem gündüzün
Efsaneleşmişti bende
Senin ilgili şeyler
Göründüğün  yerler
Nefes aldığın dağlar
Suyunu içtiğin çeşmeler
Kokladığın çiçekler
Saclarını okşayan rüzgar
Üstünde uçuşan kuşlar
Sana yakın olan ne varsa
Bir sevgi sembolü olmuştu bende

Seninle o resimdeki yerde
Yaşamak  gelirdi içimden
Kimselere duyurmadan
O mekanlarda kalmak
Özlemini duyduğum  şeyleri
Bir çırpıda haykırmak
Çetin bir arzuydu bende.

Seni aklımdan atamadım
Olmadığın bir düşünceyle
Bir gün olsun yatamadım
Küskünleştim  her şeye
Kendimle bile barışamadım
Sensizliğe hiçbir zaman
Alışamadım.


Elimden tutar mısın?



Hasret içimi doldurduğunda

Bağırmak için yükseğe çıksam

Fırtına bulutları kaldırdığında

Kuşlar gibi içine karışsam.

Rüzgar hızını kestiğinde

O hızla yere düşüyor olsam

Sen tramplenle uçarken

Beni yanına alır mısın.



Issız bir adadan kurtulmak için

Yarı su alır bir sala binsem

Salım parçalansa sulara düşsem

Denizin ortasında kalmışken

Rüzgara kapılmış yelkeni ile

Sörf üzerinde beni görsen

Beni yanına alır mısın?



Çok yükseklerde bir yerlerden

Yeşilin çağlayanlar gibi

Esrarlıca vadiye aktığını

Kartalların o yerlerden

Avına nasıl baktığını

Doyasıya seyrederken

Bir uçurum dan ayağım kaysa

Derinlere doğru yuvarlansam

Tutunabildiğim son otlarda kopsa

Sende o yükseklere tırmanıcıysan

Beni ipine bağlar mısın?



Her haksızlıktan etkilenir

Mazlumlara  içimde yer acarım

Gözümün gördüğü her acıyı

Aynı şiddet de hisseder yaşarım

Bazen öyle birikir ki bende

Dert küpü olur çıkarım.

İnsanın insana yaptığı zulme

Hepten şaşarım.

Sıkıntılarımı paylaşmak için

Beni dinler misin?



Hastalık bu,

herkesin başına gelir

Kimine erken kimine hiç

Allah her derde bir derman verir

Kimine hemen kimine geç.

Beni de bulur elbet bir gün

Kendi ıstırabımı kendim yaşarım

Kimseyi ortak etmek istemem

Olur ya, kendime yetemem

Kırılır kanadım hepten düşerim

O halde beni görsen

Elimin ucundan tutar mısın?





Gurbetin en uç köşesinde

Tesellinin en yanlış şişesinde

Umuda gidiyorum derken

Hileleri fark etmeden

Tuzağa düşsem

Küçücük bir destek yetecekken

Bir güç bulamasam kimseden

Bütün umutların yok olduğunda

Her şey bitti derken

Sana rastlasam

Bir teselli verir misin?



Çoğu insanlar gülmeyi sever

Ben bir şaklaban olsam eğer

Mizahı sevmiyorsun bilirim

Başkaları göbekleri çatlayıncaya kadar

Kahkahaları savurup gülseler

Bana yakınlık için,

Birazcık olsun güler misin?



Sana diyeceklerim başka

Sözü dolaştırdım şurdan burdan

Bir hayli uzaklaştım  amaçtan

Bütün bu söylediklerime

Cevabın  evetse

Yıllardır içimde taşıdığım gerçeği

Sana açıvereyim  derdimi

Öğreniver neler çektiğimi

Olanları  dinlemeye hazır mısın?

Benim sevincime destek

Acılarıma ortak ağlar mısın?